İMAM RIZA'NIN MEKANI MEŞHED


İMAM RIZA’NIN MEKANI MEŞHED

Gezi tarihi:08.09.2017

MEŞHED’İN KÜÇÜK DELİKANLISI

İmam Rıza Türbesi’nin ihtişamı ile sarsılıp çıktım. Neydi o ufak geometrik  ayna parçalarından yapılan bezemelerin ihtişamı öyle.  Zamanında Fransa’dan sarayları süslemek için getirtilen aynalar yolda kırılmış. Ekonomik durum yeniden ayna getirtilmesine olanak vermeyince, kırık ayna parçalarının değişik geometrik formlarda kesilerek, duvarlara açı oluşturacak şekilde monte edilmesi şeklinde başlamış bu bezeme sanatı. Mozaik sanatına benziyor aslında. Ayna bezeme sanatının en ihtişamlı hali ise İmam Rıza Türbesi’nde. 
Türbeden çıkınca Meşhed’in renkli, hareketli mağazalarının bulunduğu cadde üzerinde bir banka oturdum. Gezdiğim diğer İran şehirlerinden alışık olduğum üzere, yabancı olduğumu anlayınca yanıma gelip, sohbet etmek isteyen pek çok kişi etrafımı sardı. İçimden tam çay olsa da ne söylediklerini anlamaya çalışırken içsem diyordum ki, karşı dükkan çalışanı sağolsun ikram çayımı da getirdi.   Meşhed’te  esnaf Türkçe konuşuyor ama sokakta benimle konuşmak isteyenlerden fazla Türkçe bilen yoktu, anlayacağınız etrafımı saran sohbet ehli İranlılar elle kolla  Farsça ve az  İngilizce ile  anlatmaya çalışıyorlar, ben de anladığım kadarıyla durumu idare etmeye çalışıyordum.  Aralarından bir hanım teyze fırlayıp, elle kolla işaretler yaparak heyecanla bir şeyler söylemeye başladı. Ama tek kelime Türkçe veya İngilizce bilmiyor. Gelin görün ki, heyecanlı anlatırsa sanki mucize olup, dile gelecekmişim gibi bir tavır var teyzede. Tam o ara Azerice bilen biri şans eseri imdadıma yetişti, “hanımefendi, teyze oğlunu seninle tanıştırmak istiyormuş, burada biraz beklemenizi rica ediyor” dedi.  Beni  aldı bir gülme, kısmetim açıldı diye içten içe eğlenmeye başladım. Neyse, iki üç dakika sonra teyze oğlum dediği  10-11 yaşlarında bir delikanlı ile  çıka geldi. Meğer torununu kastedermiş. Tabi benim kısmet hayallerimde suya düştü. Meğer bu küçük delikanlı Türk dizilerini seyrederek Türkçe öğrenmiş ve büyükannesi benimle pratik yapmasını istiyor. Derdini anladım kadıncağızın, İstanbul’dan gelen birisi ile konuşmaktı  onun asıl istediği. Utangaç küçük Meşhedli delikanlı ile konuşmak en hoşuma giden şey olmuştu İran’da. Küçücük yüreği  başka bir dili ilginç bir yöntemle öğrenmek için çarpıyordu ve çok da başarılıydı bence. Kim bilir, yıllar sonra iyi bir yabancı dil  uzmanı olacak yetenek  ile karşılaşmıştım Meşhed sokaklarında. Tüm isteklerinin gerçekleşmesini diledim ve gülümseyerek izin istedim etrafıma toplananlardan.
Not: Sonradan farkettim ki küçük delikanlı ile fotoğraf çektirmemişim, çok üzüldüm onunla bir karemizin olmayışına.      


MEŞHED’DE GÖRDÜĞÜM YERLER

İMAM RIZA TÜRBESİ
Gezi  rotamda Meşhed son duraktı. Meşhed’in  kelime anlamı şehitlik. Bu şehirde İmam Rıza Türbesi’ni  de ziyaret edince mihmandarımız Şii geleneklerine göre hacı olduğumuzu söyledi. İran’da 3 dini mekan olan Kum’daki   Masume Türbesi, Şiraz’daki Şah Çerağ  Türbesi ve nihayet Meşhed’teki  İmam Rıza Türbesi’ni ziyaret edince hacı olmuştuk. İmam Rıza, Hz. Muhammed’in  soyundan gelen 12 imamdan sekizinci  olanı ve zehirlenerek öldürüldüğü bildiriliyor. Ölüm yılı Hicri 200 olarak bildiriliyor. İnternetten hicri yılı miladi yıla çevirme hesabına göre Miladi 816 çıkıyor. Ama kimi kaynaklar 817 diyor.  
Hicri ve Miladi çevirme tekniğini de yazayım madem bahsettik;   İnternetten kopyaladım. Aslında 6,06 yı 7 ye yuvarlamak lazım bence, bu sefer tarih 815 oluyor……
·         Hicri yılı 33'e bölünüz                   200 : 33 = 6,06 (=6)
·         Çıkan sayıyı hicri yıldan çıkarınız    200 -  6 = 194 (1.sayı)
·         1.çıkan sayıyı 622 ile toplayınız.    194 + 622 = 816
  
Meşhed İran’ın Tahran’dan sonraki ikinci büyük şehri. En önemli gezilecek yer ise İmam Rıza için yapılmış olan ve hala parça parça genişletilmeye devam eden,  75.000 dönüm arazi üzerine kurulmuş türbe. Burası aslında büyük bir kompleks. İçinde kütüphane, ibadet alanları, yemek bölümü, müze, çok sayıda avlu, medrese, hatta yatakhane de var. Meşhed’de her yol dönüp, dolaşıp türbeye çıkıyor.
Türbenin yıllık ziyaretçi sayısı için 12 milyon diyen de var, 20 milyon rakamı veren de. Gördüğüm, alabildiğine kalabalık olduğu. Grup halinde gittiyseniz, mutlaka buluşma noktası belirleyin. Türbe pek çok avludan oluştuğu için, girdiğiniz kapıda buluşmaya karar vermek ya da altın kubbeli bölümün önünde buluşmaya  karar  vermek  naçizane  tavsiyemdir.  Hangi kapılardan geçtiğinize dikkat etmeniz çok önemli, yoksa hem iç mekanlar hem de avlular çok kalabalık olduğundan ve iç mekanlar ile avlular da birbirine çok benzediğinden gruptan ayrı kalmanız durumunda birbirinizi bulmanız biraz zor olabilir. Gene de sakın tedirgin olmayın. En kötüsü türbe dışına çıkıp, adı bilindik bir otel önünde buluşmak üzere de önceden anlaşabilirsiniz.
İçeri girerken fotoğraf makinasını emanete bırakmak zorundasınız. Aslında cep telefonunu da içeri almama ihtimalleri varmış. Cep telefonu elinden alınan da görmedim açıkçası. Büyük çanta ile de girilmesine müsaade etmiyorlar. Boynuma çapraz taktığım ve cep telefonumun da içine sığdığı küçük çantam dışında, sırt çantam ve fotoğraf makinamı emanete bırakmak zorunda kaldım. Girişte hanımları içeri aldıkları kapı önünde çadır dedikleri giysinin temin edilmesini bekledik bir süre. Türbe içine gayrimüslim  almıyorlar, insanın Müslüman olmadığını anlamanın tek yolu da galiba tipine bakmak. Denk gelmedim ama, benzetemediklerine Müslüman mısın diye soruyorlar sanırım ve cevabınıza güveniyorlar olsa gerek.
Türbenin ilk avlusuna girdiğimde ciddi bir kalabalıkla karşılaştım. Avluya halılar serilmiş ve insanlar bu halıların üzerinde oturarak dinleniyor ya da ibadet edebiliyorlar.


Avlulardan bir tanesinde dinlenen ve ibadetini yapan ziyaretçiler. Gerçekten kalabalık, hele ki muharrem ayına ve yas dönemine denk gelmişseniz daha da kalabalık….









Biz de dinlenelim dedik, o kalabalıkta şaşkınlıktan niyeyse zafer işareti yapmışım, sağ salim çıktık diye sevinçten herhalde…









Ama asıl türbenin içine girdiğimde karşılaştığım kalabalık inanılmazdı. Hani mahşer yeri gibi derler ya, gerçekten tanıma uygun bir insan seli vardı. Herkes İmam Rıza’nın sandukasına yaklaşmak ve el sürmek istiyordu. Özellikle türbenin yakınına ulaştıklarında gerçekten kederle ağlayanlar gördüm. Aslında türbenin her yerinde çok sayıda ağlayan, yas tutan kişi görebilirsiniz. Çok zor ilerledim sanduka yakınına, ama tam yanına gidemeden döndüm. Klostrofobi sorunum olduğu için, kalabalıkta fenalaşacağımı hissettiğimden bir yerden sonra dönüp, gördüğüm ilk kapıdan başka bir bölüme attım kendimi.  Bu arada cep telefonu ile fotoğraf da çekebiliyordum. Hatta hassasiyet gösterilerek bazı alanlarda video bile çekilebilir. Diğer bölümde de fotoğraf çekerken,  görevli bir hanım elindeki ucu tüylü sopa ile pıt pıt  omuzuma dokunup, “no foto” dedi. Meğer o bölüm sadece kadınlara aitmiş, o nedenle hassasiyet göstermiş. Neyse gördüğüm ilk kapıdan başka bir bölüme geçtim ki, ağzım açık kaldı. Çok yüksek kubbeli , son derece geniş bir bölmeye ulaşmıştım ve diğer bölümlerde olduğu gibi burası da küçük ayna parçaları ile bezenmişti. Gerçekten o kocaman mekanda ayna yansımaları çok değişik bir ambiyans yaratıyor. Aslında bu kompleks pek çok mimari süsleme sanatını beraber görebileceğiniz bir mekan. Ayna parçaları ile bezeme, duvar boyama teknikleri, ahşap işlemeciliği, altının mimaride kullanımı, alçı ile süsleme….özetle ne ararsanız var ama ille de o kırık ayna parçalarının alçı üzerine yapıştırılarak yapıldığı bezemeler gerçekten ihtişamda son perde…… 😊




Ayna ile bezenmiş tavan ve kolonlar…












Bazı bölümlerde ise zaten süslemelerin ihtişamı yetiyor, bir de kocaman avize ile iyice işi mühürlemişler…..











Bu kadar aynayı tavana, duvarlara işlemek ne kadar vakit alıyordur acaba?











Dedim ya, sadece ayna parçaları ile bezeme işi değil, başka süsleme sanatları da kullanılmış diye, buyurun çiniler….. 









Hala bezemeye devam etmişler, şıkır şıkır her yer….










Devam ediyor ayna işçiliği…..











Bazı bölümlerde tavan o kadar yüksek ki, bir de ayna yansımaları mekanı iyice geniş gösteriyor ve nefessiz bakakalıyorsunuz mekana….










Sadece bu sütundaki ayna parçaları benim evin tavan ve duvarlarını bezemeye yeter diye düşünmüştüm gördüğümde….










Bir üstteki yüksek tavanlı bölümün yan çekilmiş versiyonu…..











Nispeten sakin diyebileceğim bir bölüm…herkes ibadetinde. Ayrıca köşeye çekilmiş ya da  huşu içinde oturan ziyaretçi sayısı da çok fazla…..








Gene bana vay vay vay dedirttiren yüksek tavanlı ve 4-5 adet sırayla yerleştirilmiş devasa avizelerden oluşan bir bölüm…..











Bu kareyi de paylaşmadan yapamadım. Çini görüntüsü verilmiş kağıt kaplama alan…her bölümde ihtişam varken, niye bu kısım böyle es geçilmiş anlamadım. İmam Rıza Kompleksinin inşası için ziyaretçilerden çok ciddi bir bağış toplanıyormuş, hatta yazdığım gibi temizlik işleri bile gönüllülük usulüne göre yapılıyormuş. Eh dedim, bu kadar kusur kadı kızında da oluyor, bir yerde pes demiş sanatçı…..   






Türbenin olduğu dış avluya çıkıldığında ise türbenin altın kaplama kubbesi  size “ooooo” dedirttiriyor. 42 merte çaplı  kubbe 7 metre yüksekliğinde, yani  neredeyse 2,5 katlı bina yüksekliğinde. Geniş açılı makinaya çok ama çok ihtiyacım olduğu anlardan biriydi ama kameram emanetteydi  maalesef. 



Akşamüzeri zamanıydı ve hafiften aydınlatma başlamıştı dış mekanda. 










Avluların birinden diğerine geçit veren kapılardan biri. Üzerinde Muharrem ayı nedeniyle asılmış döviz var.  












Avlulara geçit veren kapılardan bir tanesinin tavan kısmı…..













Altın işlemeli kapı…..buyurunuz 











Son karemin  ise altın işlemeli bölümümün daha yakından çekilmişi olsun istedim…..









Avlunun birinde gezerken bir cenazenin tabut içinde taşınmasına da denk geldim. Çok az uğurlayanı vardı. Lailaheillallah diyerek tabutu taşıyıp, alanın dışına çıkarttılar. Ademoğlunun hep yaptığı gibi dedikodu yaptık biz de arkasından, fakir herhalde ki  pek uğurlayanı yok diye….      
Gezdiğim yerlerde insanların neler yaptığına, nasıl davrandığını gözlemlemeye bayılırım, çünkü insanların dışarıdaki halleri, farkına varmadan yaptıkları şeyler kültürlerinin çok önemli bir parçası. Neyse, seyre dalmış gezerken, türbede  pek çok görevlinin huşu içinde temizlik yaptığını gördüm ve burayı temiz tutmanın da öyle kolay olmayacağını düşündüm. Mihmandarımızın verdiği bilgiye göre;  türbe için çalışmak son derece önemli, bir anlamda hem prestij hem de  ibadet gibi sayıldığından, pek çok kişi ücretsiz çalışmak için sıraya giriyormuş. Aslında camları silerken gördüğünüz birisi Meşhed’in çok ileri gelen, varlıklı bir ailesinin mensubu olabilir mesela.   
Türbe içinde 3 tane de müze var. Vaktim olmadığı için giremedim ama, zamanınızı ayarlayıp, mutlaka görmeniz gerekir dedi konuştuğum pek çok ziyaretçi. Bunlar;
 1-Kuran Müzesi (el yazması kuran-ı kerimler yer alıyor)
2-Halı Müzesi  (değişik halıların sergilendiği müze)
3-Merkez Müze (tarihi objelerin sergilendiği müze)



MEŞHED HAKKINDA GENEL BİLGİ, MEŞHED’İN SOKAKLARI VE ÇARŞILARI

Din turizmini elinizle tutabilecekmiş gibi yoğun hissediyorsunuz gezerken. Türbe gezisinden sonra attım kendimi Meşhed sokaklarına. Çok sayıda diğer Müslüman ülkelerden gelen ziyaretçi var. Meşhed’te bizdeki metrobüs sistemine benzeyen bir ulaşım sistemi var, ama kullanmadım.
Alış-veriş için çok alernatif var. Kuyumcular, baharatçılar, giyim-kuşam, hediyelik eşyalar göz alıcı. Ama ne yazık ki almayı planladığım şahmaranı bulamadım, hani şu bilek ve orta parmağa takılan yüzük ve bileziğin el üzerinden süsleme ile birleştirilmiş şekli olan takı. Meğer modası geçmiş, öyle dedi kuyumcular. Ben de hevesimi Mardin’e saklıyorum, daha olmadı yaşasın! İstanbul Kapalı Çarşısı.  Kapalı çarşı mantığında inşa edilmiş alış-veriş alanları olduğu gibi, cadde boyunca dizi dizi mağazalarda da gayet güzel vakit geçirilebilir. Türbeye yakın çok fazla lüks otel mevcut. Caddelerde damak zevkinize uygun bulabileceğiniz pek çok restoran olduğu gibi, marketlerden ya da meyve-sebze satıcılarından da yiyecek ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.
Caddelerde karşılıklı sıra sıra mağazalar kesinlikle gezilmeli. Hava kararınca ışık şöleni oluyor caddeler. Bir de sokaklarda banklara oturup, geleni geçeni seyretmek bile değişik geldi bana. Gittiğim yerlerde zaten severim sokakta gezen insanları gözlemlemeyi.  
Meşhed İmam Rıza için türbe yapılmasından sonra insanların yaşayacağı şehir haline gelmiş ve burada 2 büyük vakıf mevcut.  Buraya yakın TUS şehri aslında ilk yaşam alanı. İran-Irak savaşı sırasında bu şehir coğrafi konumu nedeniyle çok göç almış.  Meşhed’e ulaşırken ve şehrin merkezine yaklaşırken otobüsten gördüğüm şey sağlı sollu pekçok bölgenin yeşil alan ve park olması. Yapılanmada ise Tahran’daki gibi büyük binalara yer verilmesi. İran’da öyle gökdelen filan yok. En yüksek binaları sadece Tahran ve Meşhed’de gördüm. Ona da İstranbul’da yaşayan biri olarak yüksek diyemem.
Meşhed’e giderken İranlı olan otobüs şoförümüz kadınlı erkekli karışık oturmamızın sorun olabileceğini söylediği için otobüste haremlik selamlık yaptık. Diğer şehirlere giderken haremlik selamlık uygulaması olmadı. Meşhed için ise tedbiren uyalım dedik grupça…..  
  

NAÇİZANE GÖZLEMLERİM, TAVSİYELERİM VE KATILMASAM, GÖRMESEM DE ÖĞRENDİKLERİM

1-İmam Rıza Türbesi ve Kompleksi zaten Meşhed’e gitmenin ana nedeni. Mutlaka gezilmeli.
2-Yukarıda bahsettiğim diğer müzelere de vakit ayırmak gerekli, ziyaret edenlerden teyit ettim. Ama maalesef vaktim olmadı.
3-Meşhed’de çarşıları, dükkanları, mağazaları mutlaka gezin. Esnaf  içinde Türkçe konuşan bulabilirsiniz rahatlıkla. Takıyı Meşhed’den de alma şansınız var. Gerçekten çok alternatif bulabilirisniz,  çünkü turist kaynıyor ve dolayısıyla binbir çeşit mağaza, dükkan alternatifiniz var. PAZARLIK YAPIN, tekrar yazıyorum PAZARLI YAPIN….Bir daha diyorum PAZARLIK YAPIN.. 😊
4-Meşhed cadde ve sokaklarında avare avare gezmenizi tavsiye ederim ki benim tüm şehirlerde yaptığım en tipik iştir. Çok ilginç oluyor.
5-Bir banka oturun, soluklanın. Gelenle geçenle el kol yordamıyla da olsa konuşun derim.  Azerice bilene de denk geleceksiniz mutlaka. Bu merakım, yazımın başında anlattığım küçük bir dil meraklısı delikanlı ile tanışmama sebep oldu 😊  
6-Türbeyi fotoğraflarken telaşa gerek yok. Kimse fotoğraf çekilmesini engellemiyor, neden çekiyorsun diyen de yok. Çok iyi kareler yakalama şansınız var ama biraz yavaş gezmek lazım. Şahsen vakitsizlikten koşturmaca halinde çektiğim fotoğraflarla yetinmek zorunda kaldım. Tabi CEP TELEFONU ile. Fotoğraf makinasını içeri alsalar, akşam uzun pozlama ile çok güzel kareler çıkar. Keza iç mekanda da öyle. Napalım, çektiğim kadarıyla yetinmek zorundayım bu seferlik  
7-Türbe içinde okunan kuran ve ezana mutlaka kulak verin, çok güzel bir tavırla okuyorlar. 


Seven bir arkadaşımın da dediği gibi “güzel şeyler”


Sevgiyle kalın



Mürüvet Gündüz









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder