UNESCO DÜNYA MİRASI YEZD ŞEHRİ


UNESCO DÜNYA MİRASI YEZD ŞEHRİ

SİYAMEK’İN GÖZ YAŞI

Gökyüzüne baktı ve bu iyiye işaret, tahminimizden kısa sürecek babamızın Dakhme’deki işi diye düşündü. Gökyüzünde gördüğü çok sayıda yırtıcı kuşa bu kadar sevineceği hiç aklına gelmezdi.
Siyamek daha dün zorlukla da olsa konuşan babası ile sohbet edebilmişti. Şu an ise babasının hayattan ayrılmış bedenini taşıyan rahiplerin ardından yürüyerek Dakhme’ye, nam-ı diğer Sessizlik Tepeleri’ne ulaşmaya çalışıyordu kardeşleriyle. Çok ilerleyemeyeceklerdi, babayı rahiplere emanet edip, onların tepeye çıkan merdivenlerden yavaş yavaş çıkmalarını gizlendikleri yerden izleyebileceklerdi sadece. Vefat edenin yakınlarının yırtıcı kuşları ürkütmemesi gerekiyordu. Bunun için hazırlanmış kubbe yapının altında, uzakta kardeşleriyle beklemeye başladı.
Siyamek’in  kulaklarında  dün babasının anlattıkları çınladı. “Sakın ağlamayın ardımdan, Ahura Mazda böyle buyuruyor. Sakın Ahirman aklınızı çelmesin. Ahura Mazda aydınlıktır, iyiliği önerir. İyi düşünülsün, iyi söz söylensin, iyi iş yapılsın buyurur. Sakın ki Ahirman’ın yoluna sapmayasınız, karanlığı tercih etmeyesiniz.” demişti babası.
Bu arada rahipler tepenin yukarısındaki yapının içine ulaşıp, babanın bedenini  taşdan yapılmış yuvarlak üç adet platformdan, erkekler için olanının üzerine yerleştirdiler. Rahipler saklanarak, yırtıcı kuşların bedeni parçalayıp, bitirmesini bekleyeceklerdi. Üç ya da beş gün sürüyordu kuşların işini bitirmesi. Sonra arda kalan kemikler güneşte iyice kurutulacak ve gömülmek üzere ailenin büyüğü olan Siyamek’e teslim edilecekti.
Rahipler kuşların önce cenazenin hangi gözünü yiyeceğini saklandıkları yerden pürdikkat gözlemeye koyuldular.
Siyamek bu bir kaç gün içinde hep ama hep babasının söylediklerini düşündü durdu. “İyiliğin rehavetini kollar kötülük.” diyordu babacığı.  “İşte bu nedenle cennete gitmeye layık olan kimse herkesten önce uykudan uyanandır.” demişti. Aslında mecaz vardı bu sözde, şimdi idrak ediyordu Siyamek. Bir ışık uçurumuna bırakmıştı düşüncelerini; kah irtifa kaybediyordu, kah yükseliyordu. En sonunda gönlünü ferahlattı iç sesi, “evet, babam güneşle yıkanmaya gitti, ateşle temizlenip, arınıyor.” Zaten inancı da bunu buyurmuyor muydu? Zerdüşt, Elbruz Dağı’na çıkıp, buyruklarla indiğinde, Ahura Mazda’nın ateşi kutsal kıldığını, çünkü ateşin hareket, güzellik ve statükonun aşılmasını sağladığını, güneşin ateş olduğunu ve hayatın kaynağı olduğunu söylememiş miydi?   Üç tane ateş vardı; biri yemek pişirmek için, biri şölen için, diğeri ise sönmeyen ateş ki günahları temizliyordu, arındırıyordu. Doğada çürümeyen tek şey suydu. Aslında su ile teması olmasa toprak da çürümüyordu. İşte ölünce gömülmeden önce yırtıcılara bedenin teslim edilmesi bu nedenleydi. Toprağı çürüyen bedenle kirletmek istemiyordu Siyamek ve diğer Zerdüştler, onların inancı buydu. Güneşin sıcağı ile yani ateşle arınması gerekiyordu insanın önce.
Siyamek, bekleyişi sırasında Ateşgah’a gidip, 1400 yılı aşkındır sönmeyen kutsal ateşin sırrına vakıf olmak istedi, düşüncelere daldı.  Ateşgah’dan çıktığında Sessizlik Tepesi’ndeki rahiplerden birinin hızlı adımlarla kendisine yaklaştığını gördü Siyamek. “İyi insandı babanız, kuşlar ilk sağ gözünü aldı babanızın, iyi ruhların gittiği yere gittiğinin müjdesi bu durum.” dedi rahip. Söz vermişti babasına Siyamek, Ahirman’a uymayacaktı, ağlamayacaktı. Ama gözünden birkaç damla yaş aktı Ateşgah’ın merdivenlerinde Siyamek’in, babası huzura ermişti işe……

SIRASI GELMİŞKEN ZERDÜŞTLÜKLE İLGİLİ GENEL BİLGİ

Hikayemde anlattığım Zerdüştlere ait ölü bedene ait seramoni artık yapılmıyor İran’da, rejimle beraber yasaklanmış. Zerdüştlük M.Ö. 600 lü yıllarda doğmuş. Zerdüşt 30 lu yaşlarında  Elbruz Dağı’na inzivaya çıkıyor ve orada dörtlüklerini yazıyor. Evrensel bir din, herkese açık. Sabiilikten etkilendiği söylenir. Manicilik de Zerdüştlükten etkilenmiştir.
Dünya’da Zerdüşt nüfusunun yaklaşık 200.000 olduğu söyleniyor ama kaynaklar değişik rakamlar da vermekte. İran’da ise 20.000-25.000 civarı nüfusa sahip oldukları belirtiliyor.
Ahura Mazda’nın ezeliyi ve ebediyi bildiğine inanılıyor. Prensipleri;  iyi düşünce, iyi söz, iyi eylem.  
Bizde Nevruz olarak bilinen 21 Mart Zerdüştlükte zamanın başladığı gündür, yani yeniden doğuştur ve baharın gelişine evrilmiştir zamanla. 15 yaşından itibaren herkes dine tabidir Zerdüştlükte. Hayvan öldürmek, kurban etmek kesinlikle yasaktır. Boş durmak hoş görülmez. Zerdüştlükte yüksek sesle konuşmak, kendini üstün görmek, surat asmak günah sayılıyor. Ölümden sonra HAŞİR’e yani yeniden dirilip, tüm hayatının insana seyrettirileceğine ve  Ahura Mazda önünde mahkeme kurulup, hesap görüleceğine ve herkesin bu mahkemeyi izleyeceğine inanıyorlar. Bütün canlılara hafıza verilmiş ve insana ayrıca gelecek hafızası da verilmiş olduğunu, yani gelecek planı yapabilecek kapasitesi olduğunu bildiriyorlar. Ateş-Işık kutsal ve tüm kötülüklerden ateşle arınılacağına inanmaktalar. Herkesin evlenmesi gerektiğini öngörmekteler ve evliliğin rahipler tarafından kutsanması gerekiyor ve düğün şenliği yapılması gerekiyor.
Yüzlerini kuzeye dönerek günde 5 kere ibadet ediyorlar. Cuma-cumartesi ve Pazar tatil. Nevruzda ve haftanın ilk gününde oruç tutuyorlar. 
YEZD şehrine ait anlatacaklarım ve fotoğraflara aşağıda yer verdim. Önce Sessizlik Tepeleri olarak adlandırılan ve ölüler için yapılan seramoniye ev sahipliği yapan bölgenin fotoğraflarını paylaşmak istiyorum.
Önemli not: Hikayemi yazarken tur sırasında rehberliğimizi yapan sevimli kızımız Samira Saminfar ve tur lideri Hıdır Şatana tarafından verilen bilgilerden yararlandım. Ayrıca İbrahim Ülger’ e ait Zerdüşt kitabından da bilgi edindim.



Siyamek’in babasının bedeninin rahipler tarafından çıkarıldığı Sessizlik Tepesi (Dakhme)












Siyamek ve kardeşlerinin babalarının bedeni tepeye taşınırken bekledikleri gölge veren kubbelerden biri. 










1548 yılı aşkın süredir sönmeyen ateşin bulunduğu Ateşgah. Rahipler tarafından devamlı beslenen ateş Zerdüştler tarafından kutsal kabul edilmekte. Zerdüştler ATEŞETAPAN DEĞİLLER. Ateş günahlardan arındıran, hayatın kaynağı. Ayrıca ateş hareket, güzellik ve statükonun aşılmasını sağlayan kaynak ve  bu nedenle kutsal. Cama yansıyan kişi ise Gezgin Botların sahibi Mürüvet 😊   





Ateşgah binasının üstündeki sembol. 













Zerdüştlüğün sembolü olan kanatların arasındaki rahip figürünün açıklamalarını yapmak isterim. 














Fotoğraftaki sembolün İngilizce açıklamalarını meraklısına vermek isterim;

UPWARD HAND; YUKARI KALDIRILMIŞ EL: Hayatta olgunlaşıp, ilerlemek için her zaman tanrıya dua etmeyi, ona tapınmayı ve minnetralığı bildirmeyi sembolize ediyor.
RING HELD IN THE LEFT HAND; SOL ELDE TUTULAN HALKA: (Akit ve sözlere bağlılığın sembolü) Hayatta olgunlaşıp, ilerlemek için her zaman söz ve akitlerinize uyun. Evlilik sembolü olan yüzüğün kökeninde de bu sembol yatmaktadır.
TWO EXTENDED WINGS; AÇILMIŞ İKİ KANAT: (Ortadaki halkaya bağlı görünen) Her kanat üç bölümden oluşmakta ve iyi düşünce, iyi söz ve iyi eylemi sembolize etmektedir. İyi düşünce, söz ve eylemi sembolize eden kanatlarımız ne kadar güçlü olursa, hayatın, evrenin  döngüsünde o kadar yükseklere ulaşırız.
SEPANTA MINOO; SEPANTA MINOO: (AHURA MAZDA): (Saf ve kutsal düşünceyi sembolize eder) Saf ve kutsal düşünce hep ön planda tutulmalı ki bu olgunlaşma ve ilerlemeyi hızlandırır.
LUMINIOUS AGED FACE;AYDINLANMIŞ YAŞLI YÜZ: Hayatta olgunlaşıp, ilerlemek için hikmet sahibi, bilgili ve arif kişilere danışmayı sembolize eder.
RING IN THE MIDDLE; ORTADAKİ HALKA: (Hayatın döngüsünü sembolize eder) Dairesel harekete sahip her şey gene dönüp, ilk durumuna gelir. Yani iyilik bize iyilik getirir, kötülük ise bize kötülük getirir. 
LOWER SINKER OF THE FIGURE; FİGÜRÜN ALT BÖLÜMÜ: Alt bölüm üç parçadan oluşur ve her biri iyi düşünceyi, iyi sözü ve iyi davranışı sembolize eder.  Hayat döngüsünde ağır, olumsuz düşünce ve tavırlar ilerlememizi ve olgunlaşmamızı engeller.
ANGERAH MINOO (AHIRMAN);ANGERAH MINOO (AHIRMAN): (Tahrip eden düşünceyi sembolize eder) Kötü düşünceler unutulmalı ve dikkate alınmamalı. 


YEZD’DE GEZİLECEK YERLER

YEZD, UNESCO DÜNYA MİRASI listesinde yer almakta ve İran’ın büyük şehirlerinden biri. 10. asırda şehir kurulmuş. Bölgeyi olukça iyi korumuşlar. Şehir İpek ve Baharat Yolu’na oldukça yakın bir bölgede. Eski şehir kerpiç ve pişmiş tuğladan yapılmış evleri ve yapıları ile çok ünlü. Çölün ortasına konumlandırılmış. Fotoğraftan da gördüğünüz gibi çölde olmasına rağmen hayli yeşil. Bölgeye su kanallarla 60 km mesafeden getiriliyormuş. Unesco’nun sayfasında Yezd insanoğlunun sosyal barışının sembolü olarak adlandırılmış, çünkü İslamiyet, Zerdüştlük ve Yahudiliğin bir arada yaşadığı bölge.     





Yezd şehri genel görüntü










 
SESSİZLİK TEPELERİ (DAKHME):

Zerdüştlerin ölülerini götürüp, yırtıcı kuşlara teslim ettikleri yerdir. Buradaki yapı ile ilgili açıklamayı yapmak için yazımın başında naçizane hikayemi paylaştım. Bölgeye gidildiğinde, gezerken bir yandan seremonin detaylarını dinlemek insanı etkiliyor. Fotoğraflarda gördüğünüz merdivenleri çıkarak, yapının detayına yakından bakmanızı ve aşağıdaki yapılara topluca bir kartal bakışı atmanızı tavsiye ederim. İlginç bir bölge. Buradaki yapıların ne için kullanıldığını hikayemde anlatmaya çalıştım, tekrar etmek istemiyorum. 




Sessizlik Tepesi 1













Sessizlik Tepesi 2














Sessizlik Tepesi 3



















Sessizlik Tepesi 4. Merdivenlerden mutlaka çıkın yukarı ve kartal gibi şöyle vadiye bir bakış atıp, Siyamek’e bir selam gönderin benden…….













ATEŞ TAPINAĞI (ATEŞGAH)

Zerdüşt dinine inananların sönmeyen ateşi muhafaza ettikleri tapınak. Tapınakta 1548 yıldır (M.S.470) yıldır sönmeyen ateşi görme şansınız var. Ateş rahipler tarafından devamlı besleniyor ve sönmemesi sağlanıyor. Ayrıca dinlerine ait sembollerin ve ritüellerin açıklamalarını da tapınakta görebilirsiniz. 



Ateş Tapınağının girişindeki Zerdüşt sembolü













Ateş Tapınağı içinde Zerdüştlerin kitabı Avesta ile ilgili açıklama panosu.

















Ateş Tapınağı içinde yer alan ibadet adan 







YEZD SOKAKLARI, HAVALANDIRMA BACALARI VE EVLERİ

Yezd’ in sokaklarında gezerken UNESCO DÜNYA MİRASI listesine alınmasına hak veriyorsunuz. Kum rengine bürünmüş, çok güzel. İran tarihinde de Yezd şehrinin çok önemli olduğunu belirtiyor UNESCO raporu. Binalar kerpiç ve pişmiş tuğladan inşa edilmiş, son derece estetik yapıya sahipler. Evler avlu sistemi ile inşa edilmiş. Evin oda kapıları bu avluya  açılıyor. Avluların  üstü ise açık. Şehirde ibadet alanları, hamamlar, semt pazarları, su sarnıçları var. Yapıların bazıları sanat atölyesi, hediyelik eşya satılan dükkan ve otele çevrilmiş, gerçekten her biri çok güzel. Tüm mimari kendi içinde o kadar homojen bir yapı oluşturuyor ki, seyretmesi doyumsuz.  Şehirdeki yapıların %80 ni özel mülk. İmkanınız varsa yapıların çatı bölümlerine çıkıp, etrafı seyredebilirsiniz. Hediyelik eşya satılan yerler aynı zamanda sanat atölyesi gibi. Yezd evlerinin havalandırma bacaları ise çok değişik mimari yapıya sahip. Sokakta gezen Yezd sakinleri ve özellikle çocuklar belgesel nitelikte fotoğraflar veriyor. Su ihtiyacı ise yeraltı kanalları vasıtasıyla temin ediliyor ve yaklaşık 60 km mesafeden su tedarik ediliyor. Su kanallarından biri Cuma Mescidi’nin altında, diğerini ise ziyaret ettiğimiz otelin avlusunda gördük. Ayrıca su kanalı sisteminin görülebileceği SU MÜZESİ var ama ziyarete vaktim olmadı. Şehrin otantik pazar alanları halen aktif olarak kullanılıyor.
Yazımı hazırlarken     https://whc.unesco.org/en/list/1544/documents/  sitesine girip dökümanları taradım. İlginç bir bilgi vardı. İran 2015-2020 arasında yaklaşık 10 milyon turistin ülkesine geleceğini tahmin ediyor ve bu turistin sadece % 3,5 luk bir kısmının YEZD’ i ziyaret edeceği bildiriliyor. Yani YEZD sokaklarında gezen şanslı, az turistten biriydim. YEZD kesinlikle ziyaret edilmesi gereken bir bölge, neden siz de Baharat ve İpek Yolu’nun parçası olan bu bölgeyi ziyaret eden ayrıcalıklı turistlerden olmayasınız…..




Yezd’in meşhur bacalarından biri……



















Detaylar detaylar…..













Bacalar bacalar….












Devam…….













Kerpiçten yapılmış tuğla ile estetiğin buluşması…..












Yezd’de ev ziyareti yapabilmeyi istedim, ama böyle bir şansım olmadı. O kapının ardında sohbet etmek, hikayeler filan…..
















Defalarca tadilat görmüştür, ama gene de yaya yolunun estetiği pek güzel….

















Elektriğin olmadığı dönemde, bu sokaklarda akşam meşale ile mi geziyorlardı acaba?















En basit formuyla bile kerpiç tuğla ilginç bir materyal…Merak ettim, yağmurdan nasıl koruyorlar acaba? Çöl iklimi var buralarda ama gene de bu malzeme nasıl sağlam kalıyor acaba? Bakımı nasıl yapılır ki?








Sanat atölyesine döndürülmüş hediyelik eşya mağazası….











Yezd’in delikanlıları…..













My Fair Lady filmini hatırlattı bana, film karakterinden yegane farkı bu küçük hanım naif, çok tatlı…

















UNESCO’nun tanıtım raporunda ısrarla yazdığı gibi hala aktif olan çarşılardan bir tanesi…..

















Fotoğrafı gruptaki fotoğraf tutkunu arkadaşımız Serdar Yıldız Bey çekti. Yezd’in küçük sakini çok tatlılar….














AMİR ÇAKMAK KOMPLEKSİ

Kocaman avluya açılan cami, kervansaray, tekke ve hatta pasta imalathanesi gibi bölümleri bulunan, içinde havuz ve heykelleri ile çok güzel bir yapı. Kompleksin büyük avlusu savaş zamanında kaçan Iraklı ve Afgan mültecilere yerleşim yeri olmuş.  Fotoğraflarda da göreceğiniz üzere,  aşura zamanı seramonilerde  kullanılan ahşaptan inşa edilmiş bir yapı var. Bu heykelin üzeri siyah kumaşla kaplanıp, sokaklarda dolaştırılarak, Şiilerin yas tutma ritüelinde kullanılıyormuş. Meydanda aslında akşam saati bulunmak güzel oluyormuş. Çünkü cami turuncu renkle ışıklandırılınca çok güzel bir ambiyans oluşturuyor dedi bölgenin sakinleri.  



Amir Çakmak Kompleksi…..












Muharrem ayında kullanılan ahşaptan yapılmış palm denen yapı….












Amir Çakmak Kompleksi heykelleri ve Yezd’in bacaları….
















Genel görüntü…..















CUMA MESCİDİ

Çok güzel çinilerle bezenmiş bir mescit. Tuğladan yapılmış bölümleri ise ayrı seyirlik. İnşa tarihi ise 1324 ve 1365 yılları arasını kapsıyor. Bu süreç içinde inşaat ve geliştirme devam etmiş, aslında sonraki yıllarda da pek çok mimari onarım, ekleme de yapılmış mescide.  Safevi zamanından kalma iki minaresi ise 48 metre yükseklik ve 6 metre çapında. Mescidin altından meşhur su kanallarından biri geçiyor. Bekar bey ve hanımların tanışmasına vesile olacak bir sosyalleşme uygulaması olduğundan da bahsedildi mescitte. Hanımlar anahtarını minareden attıkları kilit taşıyorlarmış üzerlerinde ve o hanımla tanışmak isteyen bey de anahtarı alıp, kilidi açarsa bu tanışmak istediğinin teyidi oluyormuş. Sessizce varılan bir tanışma talebi. Çok naif geldi bana dinleyince. Tabi hanımın hiç istemediği bir bey anahtarı alır da, iş naif olmaktan çıkar mı acaba demeden edemedim. Bu durum içinde bir kurgu yapmışlardır zannımca….. 😊





Yezd Cuma Mescidi, bu yolun arkada kalan kısmında ise saat kulesi var. 

















Cuma mescidi mihrabı, çini işlemeleri gerçekten çok güzel…..















Mescidin köşe tavanı. Kufi tekniği ile “Allah” yazısını işlemişler çinilerle. Caminin tavan ve duvarlarında çok sık tekrarlanıyor ve hatasız, köşeden köşeye nasıl yapıldığına hayran oluyorsunuz.  










Çinilerin güzelliğinin yorumunu sizlere bırakıyorum….

















Cuma Mescidinin tavanı…….












Tuğla ve çini birlikteliği. Mavi çini çöl rengi tuğlaya çok yakışıyor.











Hangimizin evinin girişi böyle basit ve bir o kadar da alımlı dekorasyona sahip…
















Cuma Mescidinin çinileri kadar meşhur ahşap işlemeleri……










KUMAŞ DOKUMA ATÖLYESİ

Avlulu mimariye sahip evlerden bir tanesi dokuma atölyesi olarak kullanılıyor. Atölyede ZARİFABİ olarak adlandırılan kalın bir dokuma imal ediliyor. Atölyede tüm atkı, dizgi ve desenleri ustalar tarafından elle yapılıyor. Dokuma altın, gümüş, ipek gibi değerli hammaddelerden imal edilmiş iplikler kullanılıyor. Metresi ortalama 3.000,- USD den satılan bu özel dokuma, tahmin edileceği üzere devlet adamları ve zenginler tarafından talep görüyor. Öyle ya, 3.000,- usd yi 1 metreye vereceğime, dünyanın gitmediğim bir bölgesine giderim ve bir kısmı ile evlat okuturum. Aman kendimi şanslı hissettim böyle mecburiyetlerim olmadığı için…..  fakir avuntusu demeyin, alınırım… 😊.

Örneğin Farah Diba bu tezgahta dokunmuş kumaşları tercih ediyormuş. 1 metre kumaşı dokumak yaklaşık 1 hafta alıyor dedi usta. 15-20 dakika seyrettim de, 1 sıra ipliğin işlenmesi gerçekten de 3-5 dakika alıyor. 




Elle yapılan desen kartuşu……













Dokuma tezgahı…….

















Veeeee metresi 3.000,- usd civarı olan ipek, altın, gümüşden dokuma kumaş…
















DEVLET ABAD BAHÇELERİ (DOLAT ABAD)

Adının bahçe olduğuna bakmayın, aslında Zend Hanedanlığı döneminde 1750 yılında yapılmış olan bu mimari eser, yazlık ve kışlık iki yerleşkenin içinde olduğu bir  ikametgah. İçinde uzun havuzların olduğu, yemyeşil bir alan. Ayrıca en yüksek havalandırma kulesini de burada görebilirsiniz. Bahçe dışında gezerken hayli sıcaktı ve bahçe içi ise son derece serin ve ferah. 70.000 m2 lik alana inşa edilmiş. En çok nar ağaçları hoşuma gitti. Bildiğiniz meyve tarımı yapılıyor bir yandan da. Tabi ki bu bahçenin havuzlarına da su 60 km mesafeden, kanallar vasıtası ile getiriliyor. Bir banka oturup, keyifle çayınızı yudumlamanızı tavsiye ederim, hani püfür püfür derler ya, çölde serap görmüş gibi oluyorsunuz. Buyurunuz efendim, birkaç fotoğraf  bahçeden…..




En uzun havalandırma bacasının bulunduğu hanedan ailesinin birzamanlar yaşadığı Yezd’deki sarayın bir bölümü…..














NAÇİZANE TAVSİYELERİM VE KATILMASAM, GÖRMESEM DE ÖĞRENDİKLERİM


1-Fotoğraf çekmeye meraklı iseniz, YEZD şehrini geniş açı kadraja alacak şekilde konumlanırsanız çok güzel kareler yakalayabilirsiniz. Şehrin kerpiç rengi ve mimari dokusu geniş açı ile alınmış fotoğraflara çok güzel yansıyor.   
2-Binaların çatı kısmına çıkıp, şehri yukarıdan seyretmenizi şiddetle tavsiye ederim.
3-Sokaklarda insanlar ve özellikle çocukların belgesel niteliğinde karelerini yakalayabilirsiniz.
4-  https://whc.unesco.org/en/list/1544/documents/ sitesine online olup, YEZD için UNESCO’nun hazırladığı dökümanları taramanızı naçizane tavsiye ederim. Çok güzel bilgiler var.
5-Maceracı ruha sahipseniz, otelde kalmak istemiyorum diyeniniz varsa; Amir Çakmak Kompleksinde konuştuğum 2 turist çadırda konaklamak mümkün dediler. Ama detayını sormadım. Muhtemelen inter-netten bulabilirsiniz.
6-Amir Çakmak Camisini akşam ışıklandırılmış haliyle mutlaka görün dedi Yezd’te yaşayanlar, güzel oluyormuş. Turuncu renkli hallerini netten gördüm, galiba haklılar 😊
7-Şehri bilmiyorsanız, bir otele girip, harita temin edebilirsiniz. Reklam amaçlı bastırdıkları haritalarda görülmesi gereken tarihi, turistik alanları zaten işaretliyorlar. Yürüyerek şehri keşfe çıkabilirsiniz.
8-Yezd’de 1 gece konakladım. Eğer imkanınız varsa en az 2 günü ayırmak gerekir diye düşünüyorum. Gerçekten şehri adım adım gezmek çok keyifli.


Seven bir arkadaşımın da dediği gibi “güzel şeyler”.

Sevgiyle kalın.


Mürüvet Gündüz






































































































































































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder